nebe suresi 31 40 türkçe okunuşu

NebeSuresi Arapça. Nebe Suresi Türkçe Okunuşu. 1. Amme yetesaelune. 2. 31. İnne lilmuttekıyne mefazen. 40. Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden Nebe Suresi 31-40. Abone Ol. 12 Temmuz 2014, 04:48 Yeni Şafak. Temel Erbay. #Aşr-ı Şerif; Kehf Suresi Arapça Türkçe okunuşu: Kehf Suresi anlamı, tefsiri; Mülk Suresi okunuşu: Mülk NEBESuresi Türkçe Okunuşu için sizlere çok rahat kullanabileceğiniz bir içerik hazırladık. Böylece latin harfleriyle yani Türkçe karakterlerle Kur’an-ı Kerim’in Arapça halini çok rahatlıkla okuyabileceksiniz. Bismillahirrahmanirrahim 1. Amme yetesaelune. 2. Aninnebeil'azıymi. 3. Elleziy hum fiyhi muhtelifune. 4. Kella seya'lemune. 5. Sümme kella seya'lemune. 6. Elem nec Nebe Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı Nebe suresinin Türkçe okunuşu ve anlamı konusuna geçmeden önce Nebe suresi hakkında kısa bir bilgi verelim. Nebe suresi; "Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “enNebe’”kelimesinden almıştır. Nebe’, haber demektir. Nebesûresinin Türkçe okunuşu. Meâric'den sonra inmiştir; ilk Mekkî sûrelerden olup 40 (kırk) âyettir. Nebe' haber demektir. Kıyamet haberlerini ihtiva ettiği için bu ad verilmiştir. 1. Site De Rencontre Payant Par Sms. Nebe suresinde ağırlıklı olarak kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükâfat konuları ele alınmış, Allah’ın varlık ve kudretini gösteren deliller ile melekler konusuna da yer verilmiştirNebe Suresi Oku - Amme Suresi Ne Demek?Nebe Suresi, adını ikinci âyette geçen 'enNebe’' kelimesinden almıştır. Nebe, haber Suresi Oku - Amme Suresi Türkçe hum fiyhi seya' kella seya' nec'alil'arda halaknakum ce'alna nevmekum ce'alnelleyle ce'alnennehare me' beneyna fevkakum seb'an ce'alna siracen enzelna minelmu'sırati maen bihi habben ve cennatin yevmelfasli kane yunfehu fiyssuri fete'tune futihatissemau fekanet suyyiretilcibalu fekanet cehenneme kanet fiyha yezukune fiyha berden ve la hamiymen ve kanu la yercune kezzebu biayatina kulle şey'in ahsaynahü felen neziydekum illa ' lilmuttekıyne ve a' keva'ıbe ke'sen yesme'une fiyha lağven ve la min rabbike 'ataen vel'ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale femen şaettehaze ila rabbihi enzernakum 'azaben kariyben yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu AMME SURESİ ARAPÇA OKUNUŞUNebe Suresi Oku - Amme Suresi Diyanet MealiRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaBirbirlerine neyi soruyorlar? ﴾1﴿ Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi? ﴾2-3﴿ Hayır, ileride bilecekler. ﴾4﴿ Yine hayır; ileride bilecekler. ﴾5﴿ Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? ﴾6-7﴿ Sizleri erkekli-dişili eşler halinde yarattık. ﴾8﴿ Uykunuzu bir dinlenme sebebi kıldık. ﴾9﴿ Geceyi sizi örten bir elbise yaptık. ﴾10﴿ Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. ﴾11﴿ Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. ﴾12﴿ Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. ﴾13﴿ Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. ﴾14-16﴿ Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir. ﴾17﴿ Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz. ﴾18﴿ Gök açılır ve kapı kapı olur. ﴾19﴿ Dağlar yürütülür, serap haline gelir. ﴾20﴿ Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. ﴾21-23﴿ Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! ﴾24﴿ Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. ﴾25-26﴿ Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. ﴾27﴿ Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı. ﴾28﴿ Biz ise, her şeyi bir kitapta Levh-i Mahfûz'da tamamiyle sayıp tespit ettik. ﴾29﴿ Kafirlere şöyle denilir "Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız." ﴾30﴿ Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. ﴾31-34﴿ Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. ﴾35﴿ Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân'dan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh'un Cebrail'in ve meleklerin saf duracakları gün Allah'a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân'ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. ﴾36-38﴿ İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. ﴾39﴿ Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkarcının, "Keşke toprak olaydım!" diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık. ﴾40﴿NEBE AMME SURESİ FAZİLETİ VE TEFSİRİNebe’ “önemli haber” demektir. Burada ise “kıyamet haberi” anlamında kullanılmıştır. Kıyamet gününde evrendeki mevcut kozmik düzenin bozulması, Allah’tan başka var olan her şeyin yok olması, öldükten sonra yeniden dirilme, hesaba çekilme vb. önemli olaylar meydana geleceği için onunla ilgili habere “büyük haber” denilmiştir. “Haberden maksat kıyamet olayları değil onu bildiren Kur’an’dır veya Hz. Muhammed’in peygamberliğidir” diyenler de vardır Ateş, X, 286; krş. Sâd 38/67. Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Peygamber müşriklere Allah’ın birliğinden ve öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğinden bahsedip de onlara Kur’an âyetlerini okuyunca, “Muhammed ne getirdi? Neler anlatıyor?” diye birbirlerine sormaya başlamışlar, bunun üzerine açıklanan âyetler inmiştir Şevkânî, V, 419-420. İnsanlığın yaşamasına uygun bir duruma getirilmiş olan yer küresi, üstünde insanların oturup kalkmasına, yatıp uyumasına elverişli olan döşeğe benzetilirken dağlar da arzı yerinde ve dengede tutmak için çakılmış kazıklara benzetilmiştir. Çünkü dağlar yer yuvarlağının dengesini sağlamaktadır. Nitekim başka âyet-i kerîmelerde insanları sarsmasın diye yeryüzüne sabit dağların yerleştirildiği bildirilmiştir meselâ bk. Nahl 16/15; Mürselât 77/27. Dağların, içinde madenlerin bulunması, suların birikmesi, üstünde çeşitli bitki ve ormanların oluşması vb. sayılamayacak kadar çok faydaları vardır. Allah Teâlâ, yaratıp dağlarla dengesini sağladığı bu yeryüzünde insanların huzur ve sükûn içerisinde mutlu bir şekilde yaşamaları ve nesillerini devam ettirmeleri için onları erkekli dişili çiftler yaratmıştır; 8. âyet bunu ifade eder krş. Rûm 30/21; Necm 53/45.“Dinlenme” vesilesi diye çevirdiğimiz sübât kelimesi sözlük mânaları yanında mecaz olarak “ölüm” anlamında da kullanılmaktadır. Uyku bir dereceye kadar hareket ve faaliyeti kestiği için ölüme benzetilerek ona da sübât denmiştir Zemahşerî, IV, 207; Şevkânî, V, 421. “Üstünüzde yedi kat sağlam gök yaptık” meâlindeki 12. âyet bazı farklılıklarla Kur’an’da birkaç defa geçmiş, oralarda gereken açıklama yapılmıştır meselâ bk. Bakara 2/29; Mülk 67/3. Kubbemsi gökleri, alev alev yanarak dünyayı aydınlatan güneşi, bolca yağmur indirerek yeryüzünde birçok nimetin yetişmesine ve hayatın devam etmesine vesile olan bulutları yaratan yüce kudret, bu evreni yok edip mahiyeti ve sistemiyle yeni bir âlem kurmaya elbette kadirdir; işte o âhiret âlemidir.“Ayırım günü”nden maksat hakkın bâtıldan, haklının haksızdan, müminin inkârcıdan ayırt edileceği ve dünyada yapılanların karşılığının verileceği büyük hesap günüdür. Cenâb-ı Allah’ın belirlediği ve yalnız kendisinin bildiği kıyametin zamanı geldiğinde insanlar ve diğer bütün canlılar bir araya gelecek ve yüce Allah onların arasında hükmünü verecek, böylece dünyada işlenmiş bütün haksızlıklar karşılığını bulacak, kusursuz adalet gerçekleşecektir. İşte o güne “ayırım günü” veya “hüküm günü” denmesinin sebebi budur Kurtubî, XIX, 173.Bu âyet “Şüphesiz buluşma günümüz ayırım günü olacaktır” şeklinde de anlaşılabilir. O gün sûra üflenince insanlar kabirlerinden kalkıp bölük bölük mahşer yerinde toplanacaklardır sûr hakkında bilgi için bk. Enâm 6/73; Hâkka 69/13.Sûrenin başından buraya kadar Yüce Allah’ın kudretini gösteren deliller sıralanarak yeniden dirilmenin gerçekleşeceği açıkça ortaya konduktan sonra inkârcıların âhiretteki durumları ele alınmıştır. Mülk sûresinin 8. âyetinde canlı bir varlık gibi tasvir edilerek neredeyse öfkesinden çatlayacak duruma geleceği bildirilen cehennem, burada da pusuda düşmanı gözetleyen bir savaşçı gibi tasvir âyetteki ahkåb kelimesi “belirsiz uzun süre” anlamına gelen hukubun çoğuludur. Bu kelimenin cehennem azabının süresiyle ilgili olması, İslâm âlimleri arasında önemli bir görüş ayrılığının ortaya çıkmasında etkili olmuştur. İlk dönemlerden itibaren aralarında Hz. Ömer, Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas ile İbn Teymiyye gibi önde gelen Sünnîler’in de bulunduğu bazı âlimler ve İbnü’l-Arabî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi bir kısım mutasavvıflar, diğer bazı âyetler yanında meselâ bk. Enâm 6/128; Hûd 11/106-108, özellikle “Orada yıllar ve yıllar boyu kalırlar” meâlindeki konumuz olan 23. âyete, ayrıca Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığını Arâf 7/156, rahmetinin azabına üstün geldiğini, azabını geçtiğini Buhârî, “Tevhîd”, 15, 55; Müslim, “Tevbe”, 14-16 bildiren âyet ve hadislere dayanarak cehennemin ve / veya cehennem azabının, uzun asırlar ifade eden bir sürenin ardından sona ereceğini yahut içindekilerin azaptan etkilenmeyecek hale geleceklerini düşünmüşlerdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin büyük çoğunluğu ise diğer bazı deliller yanında, Kur’ân-ı Kerîm’in ilgili birçok yerinde sık sık ebedîlik anlamı içeren “hulûd” ve “ebed” kavramlarının kullanılmasına ve daha başka delillere dayanarak, inkârcılar ve müşrikler için cehennem azabının sonsuzluğunu savunmuşlardır bu konuyla ilgili tartışmalar ve ileri sürülen deliller hakkında geniş bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Azap”, DİA, IV, 305-309; Bekir Topaloğlu, “Cehennem”, VII, 231-232.Ağırlıklı yoruma göre 29. âyette kayıt altına alındığı bildirilen, “her şey” ile insanların sorumluluğu gerektiren inanç ve amelleri, iyilik ve kötülükleri; bunların kaydedildiği “kitap” ile de amel defteri veya levh-i mahfûz kastedilmiştir. Âyet, insanların dünyada yaptıklarından hiçbir şeyin Allah’a gizli kalmayacağını, yaptıkları her şeyden hesaba çekileceklerini gösterir. Hesapları görüldükten sonra inkârcılara, “Tadın artık! Bundan sonra size arttırarak vereceğimiz şey ancak azaptır” diye hitap edilir. Hz. Peygamber’in, Kur’an’da en ağır hitabın bu âyet olduğunu söylediği rivayet edilmiştir Kurtubî, XIX, 182. Durumu açıklayan başka âyetlere göre onların derileri yandıkça yenilenecek Nisâ 4/56, cehennemin ateşi hafifledikçe de ateş arttırılarak azapları devam edecektir İsrâ 17/97.Yeri geldikçe belirtildiği, özellikle bir kutsî hadiste de ifade buyurulduğu üzere, 31. âyette “müttakiler” şeklinde anılan itaatkâr müminler için âhirette hazırlanan nimetler, lutuf ve ikramlar “gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşer aklının tam olarak tasavvur edemeyeceği türdendir” Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312. Çünkü bütünüyle âhiret gayb alanıdır; gaybı da Allah’tan başkası bilemez bk. Bakara 2/3. Bununla birlikte, Allah Teâlâ, kullarının uhrevî nimetlere dair yaklaşık bir fikir edinmelerini sağlamak ve onlarda bir arzu uyandırmak için, birçok âyette olduğu gibi burada da idrak ve anlama gücüne göre temsilî bir anlatımla bu dünyada en çok ihtiyaç duydukları, arzuladıkları, sevdikleri nesneler ve hazlardan örnekler vermiştir. Bu anlatımda Kur’an’ın ilk muhataplarının beklentilerinin dikkate alındığı da söylenebilir, kezâ bu anlatımdan, âhirette cennete girmeyi hak eden her bir insana, dünyadaki ameline zihnî ve ruhî kemaline, mutluluk anlayışına ve beklentisine göre neleri istiyor ve bekliyorsa onların verileceği sonucunu çıkarmak da mümkündür bk. Fussılet 41/30-33.“Bunlar rabbinin bol bol lutfettiği karşılıktır, bağıştır” diye tercüme ettiğimiz 36. âyete, “Bunlar rabbinden, amellerine göre hesap ve takdir edilmiş bolca mükâfatlardır” şeklinde de mâna verilmiştir İbn Âşûr, XXX, 47-48. Burada kapalı bir şekilde ifade edilmiş olan amellerin karşılığının, başka âyetlerde Allah’ın lutfu olarak on katı Enâm 6/160, 700 katı Bakara 2/261, hatta hesapsız Zümer 39/10 bir şekilde kat kat verileceği bildirilmiştir. 26. âyette azgınlara verilecek cezanın dünyada yaptıklarına uygun bir karşılık olduğu bildirilmişti. Burada da müminlerin yaptıklarına karşılık olarak verilecek ödülün Allah’ın bolca lutfu ve bağışı olduğu belirtilmektedir. 36. âyette müminlere âhirette verilecek nimetlerin niceliğini bildiren hisâben kelimesi, “çok, bol bol, yeter deyinceye kadar” şeklinde yorumlandığı gibi, “yeterli, kâfi miktarda, amellerin miktarına göre, hak edişe göre” şeklinde de açıklanmıştır. Ancak meâlde biz, kısmen birbirinden farklı olan bu iki yorumdan ilkini tercih ettik. Çünkü ödülün, amellere göre kat kat fazlasıyla, hatta hesapsız verileceğini bildiren âyetler de vardır Bakara 2/261; Zümer 39/10; Gåfir 40/40 ve bu âyetlerde ahirette ödüllerin hak edişe göre ölçülü değil, Allah’ın razı olduğu kullarına, ölçüye ve hesaba sığmaz lutufları olarak verileceği Allah Teâlâ’nın, müminlerin de müşriklerin de rabbi olduğuna bir ima vardır. Çünkü yüce Allah yerlerin, göklerin ve evrendeki her şeyin rabbidir. O, rahmân isminin bir tecellisi olarak bütün insanlara rahmetiyle muamele edip her türlü nimeti lutfettiği halde, müşrikler cehâlet ve nankörlüklerinin sonucu olarak Allah’ı bırakıp başka varlıklara tapmışlar, onların kendilerini Allah’a yaklaştıracağını bk. Zümer 39/3 ve O’nun huzurunda kendileri için şefaatçi olacaklarını iddia etmişlerdir Yûnus 10/18. Böylece Allah’ın rahmân isminin gereği olan rahmetten de kendi iradeleriyle kendilerini mahrum bırakmışlardır. Hesap gününde bu yaptıklarının yanlış olduğunu anlayınca özür dilemeye kalkışsalar dahi kendilerine ne konuşma izni verilecek ne de özür dileme izni krş. Mürselât 77/36. Çünkü o gün, kulların kendilerine düşeni yapma günü değil, dünyada yaptıklarının karşılığını görme günüdür, hüküm ve hesap günüdür. Bu sebeple o gün sadece Allah’ın hoşnut olduğu ve konuşmasına izin verdiği kimseler konuşacaklar ve bunlar da ancak gerçeği söyleyeceklerdir. Bütün bu açıklamaların asıl maksadı ise insanların fırsat eldeyken akıllı hareket ederek Allah’ın iradesine uygun bir hayat çizgisi benimseyip o çizgide sapmadan 38. âyette zikredilen ruh hakkında farklı yorumlarda bulunmuşlardır; “meleklerden büyük bir melek, Cebrâil, meleklerin ileri gelenleri” diyenler bulunduğu gibi, Allah’ın melek olmayan ordularından bir ordu, Âdemoğulları, Âdemoğulları’nın ruhları veya Kur’an olduğunu söyleyenler de vardır bk. Râzî, XXXI, 24; Şevkânî, V, 428. Ruh ve melekler, Allah’a yakın olmalarına rağmen O izin vermedikçe hiçbir kimse hakkında şefaat edemeyeceklerdir krş. Yûnus 10/3. Ayrıca, konuşmalarına izin verilenler ancak doğruyu söyleyecekler; çünkü orada hiçbir şeyi gizlemek mümkün gününün gerçek olduğu tekrar vurgulanmış; ancak insanların, Allah’a giden yolu seçip seçmeme hususunda serbest bırakıldıkları hatırlatılmıştır. 40. âyette insanların uyarıldığı bildirilen “yakın azap”tan maksat âhiret azabıdır. “Gelecek olan her şey yakındır” anlayışına göre âhiret azabına da “yakın azap” denilmiştir. Ayrıca her bir insan bakımından kıyametin uzaklığının sadece onun ömrü kadar olduğu söylenebilir; çünkü ölümüyle birlikte kendisi için dünya hayatı da bitmiştir. Nitekim bazı hadislerde insanın kabre girmesiyle birlikte ruhunun da hayattaki ameline göre bir tür ödüllendirilme veya cezalandırılma sürecine gireceği bildirilmektedir. Nihayet dünyadaki zaman kavramının sadece yaşayanlar için bir anlam taşıdığı gerçeği dikkate alınırsa kabre girişle kıyametin kopması arasındaki “berzah” denilen dönemin “zaman” dışı veya farklı bir zaman boyutu olduğunu, dolayısıyla kabre giren için artık âhiretin uzakta olmadığını kabul etmek gerekir. Bu gerçekler ışığında baktığımızda âhiretin uzaklarda olduğu kanaati beşerin bir yanılgısından başka bir şey değildir. Bu sebeple sûrenin bu son âyetinde yüce rabbimiz, 37 ve 38. âyetlerde geçen rahmân isminin bir tecellisi olarak, kullarına rahmet sıfatıyla hitap etmekte; “yakın bir azap” konusunda onları vaktinde uyarmaktadır. Uyarının anlamı şudur Sakın âhiretten kuşku duymayın, O bir gerçektir. Yönünüzü rabbinize dönmeniz, O’na doğru giden bir yol tutmanız için muhtaç olduğunuz fırsat ve özgürlüğünüz vardır. Uyarıldığınız azabı uzakta zannedip çok kısa ve çok değerli olan hayatınızı boş yere tüketmeyin; hayat kısa, şu halde âhiret ve hesap yakındır. O gün, baktığınızda karşınızda göreceğiniz şey, bu dünyadayken oraya gönderdikleriniz, yani kendi imanınız ve amelinizdir. O gün, inançsızların toprak olmayı insan olmaya yeğleyecekleri dehşetli bir gün Suresi Oku - Amme Suresi Ayet SayısıNebe bir diğer adıyla Amme Suresi 40 ayetten oluşmaktadır. “Nebe Suresi, Kur'an'ın 78. suresidir 40 ayet, 174 kelime ve 766 harften oluşur. Sure adını "haber" anlamına gelen nebe kelimesinden alır.,, NEBE Suresi Sure No 78​ Bismillâhirrahmânirrahîm 78/NEBE-1 Amme yetesâelûnyetesâelûne.1. Birbirlerine neyi soruyorlar? 78/NEBE-2 Anin nebeil azîmazîmi.2,3. Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi? 78/NEBE-3 Ellezî hum fîhi muhtelifûnmuhtelifûne.2,3. Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi? 78/NEBE-4 Kellâ se ya’lemûnya’lemûne.4. Hayır, ileride bilecekler. 78/NEBE-5 Summe kellâ se ya’lemûnya’lemûne.5. Yine hayır; ileride bilecekler. 78/NEBE-6 E lem nec’alil arda mihâdâmihâden.6,7. Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? 78/NEBE-7 Vel cibâle evtâdâevtâden.6,7. Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? 78/NEBE-8 Ve halaknâkum ezvâcâezvacen.8. Sizleri erkekli-dişili eşler hâlinde yarattık. 78/NEBE-9 Ve cealnâ nevmekum subâtâsubâten.9. Uykunuzu bir dinlenme sebebi kıldık. 78/NEBE-10 Ve cealnel leyle libâsâlibâsen.10. Geceyi sizi örten bir elbise yaptık. 78/NEBE-11 Ve cealnen nehâre meâşâmeaşen.11. Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. 78/NEBE-12 Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâşidâden.12. Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. 78/NEBE-13 Ve cealnâ sirâcen vehhâcâvehhâcen.13. Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. 78/NEBE-14 Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâseccâcen.14,15,16. Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. 78/NEBE-15 Li nuhrice bihî habben ve nebâtânebâten.14,15,16. Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. 78/NEBE-16 Ve cennâtin elfâfâelfâfen.14,15,16. Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. 78/NEBE-17 İnne yevmel faslı kâne mîkâtâmîkâten.17. Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir. 78/NEBE-18 Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâefvâcen.18. Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz. 78/NEBE-19 Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâebvâben.19. Gök açılır ve kapı kapı olur. 78/NEBE-20 Ve suyyiretil cibâlu fe kânet serâbâserâben.20. Dağlar yürütülür, serap hâline gelir. 78/NEBE-21 İnne cehenneme kânet mirsâdâmirsâden.21,22,23. Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. 78/NEBE-22 Lit tâgîne meâbâmeâben.21,22,23. Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. 78/NEBE-23 Lâbisîne fîhâ ahkâbâahkâben.21,22,23. Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. 78/NEBE-24 Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâşerâben.24. Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! 78/NEBE-25 İllâ hamîmen ve gassâkâgassâkan.25,26. Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. 78/NEBE-26 Cezâen vifâkâvifâkan.25,26. Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. 78/NEBE-27 İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâhısâben.27. Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. 78/NEBE-28 Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâkizzâben.28. Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı. 78/NEBE-29 Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâkitâben. 29. Biz ise, her şeyi bir kitapta Levh-i Mahfuz’da tamamiyle sayıp tespit ettik. 78/NEBE-30 Fe zûkû felen nezîdekum illâ azâbâazâben.30. Kâfirlere şöyle denilir “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız." 78/NEBE-31 İnne lil muttekîne mefâzâmefâzen.31,32,33,34. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. 78/NEBE-32 Hadâika ve a’nâbâa’nâben.31,32,33,34. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. 78/NEBE-33 Ve kevâıbe etrâbâetrâben.31,32,33,34. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. 78/NEBE-34 Ve ke’sen dihâkâdihâkan.31,32,33,34. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. 78/NEBE-35 Lâ yes’meûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâkizzâben.35. Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. 78/NEBE-36 Cezâen min rabbike atâen hısâbâhısâben.36,37,38. Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un Cebrail’in ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. 78/NEBE-37 Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumer rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâhitâben.36,37,38. Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un Cebrail’in ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. 78/NEBE-38 Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâsaffen, lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâsevâben.36,37,38. Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un Cebrail’in ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. 78/NEBE-39 Zâlikel yevmul hakkhakku, femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâmeâben.39. İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. 78/NEBE-40 İnnâ enzernâkum azâben karîbâkarîben, yevme yenzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâturâben.40. Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!" diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık. Diyanet İşleri Meali Yeni Türkçe Kuran-ı Kerim 229,228 Görüntüleme Nebe Suresi – 581. Sayfa – 30. Cüzün 1. Hizbi Nebe Suresi, Naziat Suresi – 582. Sayfa – 30. Cüzün 1. Hizbi Nebe Suresi Arapça ve Türkçe Oku yetesâelûnyetesâelûne. nebeil azîmazîmi. hum fîhi muhtelifûnmuhtelifûne. se ya’lemûnya’lemûne. kellâ se ya’lemûnya’lemûne. lem nec’alil arda mihâdâmihâden. cibâle evtâdâevtâden. halaknâkum ezvâcâezvacen. cealnâ nevmekum subâtâsubâten. cealnâl leyle libâsâlibâsen. cealnân nehâre meâşâmeâşen. beneynâ fevkakum seb’an şidâdâşidâden. cealnâ sirâcen vehhâcâvehhâcen. enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâseccâcen. nuhrice bihî habben ve nebâtânebâten. cennâtin elfâfâelfâfen. yevmel faslı kâne mîkâtâmîkâten. yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâefvâcen. futihatis semâu fe kânet ebvâbâebvâben. suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâserâben. cehenneme kânet mirsâdâmirsâden. tâgîne meâbâmeâben. fîhâ ahkâbâahkâben. yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâşerâben. hamîmen ve gassâkâgassâkan. vifâkâvifâkan. kânû lâ yercûne hısâbâhısâben. kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâkizzâben. kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâkitâben. zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâazâben. lil muttakîne mefâzâmefâzen. ve a’nâbâa’nâben. kevâıbe etrâbâetrâben. ke’sen dihâkâdihâkan. yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâkizzâben. min rabbike atâen hısâbâhısâben. semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâhitâben. yekûmur rûhu vel melâiketu saffâsaffen, lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâsevâben. yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâmeâben. enzernâkum azâben karîbâkarîben, yevme yanzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâturâben. Nebe Suresi, adını ikinci âyette geçen 'enNebe' kelimesinden almıştır. Nebe, Haber demektir. Nebe suresi arapça okunuşu ve Türkçe meali haberimizde yer almaktadır. Nebe suresinde; Kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükâfat konuları ele alınmış, Allah'ın varlık ve kudretini gösteren deliller ile melekler konusuna da yer verilmiştir. Nebe Suresi Arapça okunuşu ve Suresi "Amme" kelamıyla başladığı için genellikle Amme Suresi olarak bilinir. Nebe suresi Arapça Okunuşu ve Türkçe meali özellikle mübarek gün ve gecelerde araştırılmaktadır. Kandil geceleri ve Cuma günlerinde, Mevlitlerde ve cenazelerde sıkça okunmaktadır. Sure, ismini ikinci ayette geçen ve haber anlamına gelen "enNebe'"kelimesinden almıştır. İşte Nebe Suresi Arapça okunuşu ve Diyanet'in sitesinde yer alan Amme Suresi Türkçe meali...NEBE SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU"Bismillahirrahmanirrahim"1. Amme Aninnebeil' Elleziy hum fiyhi Kella seya' Sümme kella seya' Elem nec'alil'arda Velcibale Ve halaknakum Ve ce'alna nevmekum Ve ce'alnelleyle Ve ce'alnennehare me' Ve beneyna fevkakum seb'an Ve ce'alna siracen Ve enzelna minelmu'sırati maen Linuhrice bihi habben ve Ve cennatin İnne yevmelfasli kane Yevme yunfehu fiyssuri fete'tune Ve futihatissemau fekanet Ve suyyiretilcibalu fekanet İnne cehenneme kanet mirsaden22. Littağıyne Labisiyne fiyha La yezukune fiyha berden ve la İlla hamiymen ve Cezaen İnnehum kanu la yercune Ve kezzebu biayatina Ve kulle şey'in ahsaynahü Fezuku felen neziydekum illa ' İnne lilmuttekıyne Hadaika ve a' Ve keva'ıbe Ve ke'sen La yesme'une fiyha lağven ve la Cezaen min rabbike 'ataen Rabbissemavati vel'ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi İnna enzernakum 'azaben kariyben yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu SURESİ TÜRKÇE MEALİ AMME- DİYANETRahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla1. Birbirlerine neyi soruyorlar?2,3. Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi?4. Hayır, ileride Yine hayır; ileride Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?8. Sizleri erkekli-dişili eşler hâlinde Uykunuzu bir dinlenme sebebi Geceyi sizi örten bir elbise Gündüzü de geçimi temin zamanı Üstünüze yedi sağlam gök bina Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük Gök açılır ve kapı kapı Dağlar yürütülür, serap hâline Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!25,26. Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin Çünkü onlar hesaba çekilmeyi Âyetlerimizi de alabildiğine Biz ise, her şeyi bir kitapta Levh-i Mahfuz'da tamamiyle sayıp tespit Kâfirlere şöyle denilir "Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız."31,32,33,34. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân'dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh'un Cebrail'in ve meleklerin saf duracakları gün Allah'a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân'ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, "Keşke toprak olaydım!" diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı SURESİNİN FAZİLETİİkindi namazlarının ardından Amme Suresini okuyan kişinin, Yüce Allah kıyamet günündeki azabını hafifletir. Kim Nebe Suresini devamlı surette ikindi namazının ardından okursa, Allah o kişinin rızkını arttırır, ahiretteki yerini dünyada görmeden ölmez. Amme Suresini gün doğarken okuyan kişi tüm afetlerden korunur. Cuma suresi 9. 10. 11. ayetleri okunuşu ve meali Enam suresinin fazileti nedir? Enam suresi okunuşu Talak suresi 7. ayet okunuşu ve anlamı! Talak Suresi 7. ayetin fazileti nedir? Duhan Suresi okunuşu ve meali! Duhan Suresinin fazileti ve anlamı nedir? Cuma günü okunacak sureler ve zikirler nelerdir? Kur’ân-ı kerîmin yetmiş sekizinci sûresi. Nebe’ sûresi Mekke-i mükerremede nâzil oldu indi. Kırk âyet-i kerîmedir. Kıyâmet haberlerini ihtivâ ettiği için sûreye bu mânâya gelen Sûret-ün-Nebe’ denilmiştir. Amme kelimesi ile başladığı için Amme sûresi de denir. Sûrede; Allahü teâlânın insanl ara olan eşsiz lütufları, kıyâmet günü ve o gün meydana gelecek hâdiseler, Cehennem’in şiddeti ve Cehennemlikler, Allahü teâlâya hesap verdikten sonra kâfirlerin pişmanlıkları bildirilmektedir. Senâullah Dehlevî, Abdülazîz Dehlevî, İbn-i Abbâs Nebe’ sûresini okuyan, îmânsız gitmekten emin olur. Allahü teâlâ onun rızkını genişletir, kendisine bol mükâfât verir. O kimse ölmeden Cennet’teki yerini görür. Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân» kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Nebe süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz. Kısaca Konusu Sûrede ağırlıklı olarak kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükâfat konuları ele alınmış, Allah’ın varlık ve kudretini gösteren deliller ile melekler konusuna da yer verilmiştir NEBE SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillâhirrahmânirrahîm 1- Amme yetesaelun. 2- Aninnebeil’azım. 3- Elleziy hum fiyhi muhtelifun. 4- Kella seya’lemune. 5- Sümme kella seya’lemun. 6- Elem nec’alil’arda mihaden. 7- Velcibale evtaden. 8- Ve halaknakum ezvacen. 9- Ve ce’alna nevmekum subaten. 10- Ve ce’alnelleyle libasen. 11- Ve ce’alnennehare me’aşen. 12- Ve beneyna fevkakum seb’an şidaden. 13- Ve ce’alna siracen vehhacen. 14- Ve enzelna minelmu’sırati maen seccacen. 15- Linuhrice bihi habben ve nebaten. 16- Ve cennatin elfafen. 17- İnne yevmelfasli kane miykaten. 18- Yevme yunfehu fiyssuri fete’tune efvacen. 19- Ve futihatissemau fekanet ebvaben. 20- Ve suyyiretilcibalu fekanet seraben. 21- İnne cehenneme kanet mirsaden 22- Littağıyne meaben. 23- Labisiyne fiyha ahkaben. 24- La yezukune fiyha berden ve la şeraben. 25- İlla hamiymen ve ğassakan. 26- Cezaen vifakan. 27- İnnehum kanu la yercune hısaben. 28- Ve kezzebu biayatina kizzaben. 29- Ve kulle şey’in ahsaynahü kitaben. 30- Fezuku felen neziydekum illa azaben. 31- İnne lilmuttekıyne mefazen. 32- Hadaika ve a’naben. 33- Ve keva’ıbe etraben. 34- Ve ke’sen dihakan. 35- La yesme’une fiyha lağven ve la kizzaben. 36- Cezaen min rabbike ataen hısaben. 37- Rabbissemavati vel’ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben. 38- Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben. 39- Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi meaben. 40- İnna enzernakum azaben kariyben yevme yenzurulmer’u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben. NOT = Surenin okunuşundaki sonda bulunan “n” harfleri Arapça’sı okunduğunda şöyle örnek ayete baktığımızda “Velcibale evtaden.” şeklinde okunduğu zaman sonda durak olduğu için eğer durulacaksa “Velcibale evtade” şeklinde gibi diğer tüm “en”,“an” veya benzeri ile bitenlerde “n” harfi söylenmemektedir. NEBE SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI Bismillâhirrahmânirrahîm neyi soruyorlar? 2, anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi? ileride bilecekler. hayır; ileride bilecekler. 6, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? erkekli-dişili eşler hâlinde yarattık. bir dinlenme sebebi kıldık. sizi örten bir elbise yaptık. de geçimi temin zamanı kıldık. yedi sağlam gök bina ettik. alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. 14,15, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir. sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz. açılır ve kapı kapı olur. yürütülür, serap hâline gelir. 21,22, cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! 25, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. de alabildiğine yalanlamışlardı. ise, her şeyi bir kitapta Levh-i Mahfuz’da tamamiyle sayıp tespit ettik. şöyle denilir “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.” 31 İtaatsizlikten sakınmış olanlar için artık murada erme zamanıdır. 32 Bahçeler, üzüm bağları; 33 Gencecik yaşıt kızlar; 34 Dolu dolu kadehler. ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. 36,37, kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un Cebrail’in ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.

nebe suresi 31 40 türkçe okunuşu